MERSIN KÜLTÜR MERKEZI

Akdeniz

Akdeniz İlçesi kimlik kartı

Mersin’in en büyük ilçesi. 2008 yılında ilçe teşkilatı kurulmuştur. Nüfusu 2015 yılı sonu itibariyle 272.366 kişidir.

Kaymakamlık     Tel: 0 324 337 30 30

Belediye             Tel: 0 324 336 65 83

Havayolu ulaşımı Adana  Havaalanı ile, uzaklık 69 km.

Demiryolu bağlantısı var.

Mersin Gar Tel: 0.324. 231 12 67

Tarsus Gar Tel:0.324. 624 17 15

Yenice Gar Tel: 0.324. 651 33 75

Türkiye’nin her yeri ile otobüs bağlantısı var.

Mersin Limanı'ndan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne Feribot ve Taşucu Limanı'ndan da Deniz Otobüsü seferi var.

 

Mersin Müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şehir merkezindeki Cumhuriyet Alanında, Kültür Merkezi binasının (eski Halkevi binası) doğu tarafında kurulan Müze, 1991’de teşhire açılmıştır.

Müzenin üç ana salonu vardır.

Birinci Salonda: Taş eserler, Roma dönemine ait mermer heykel başları, heykeller, steller, ortada lahit mezarlar ve ostotekler, bir köşede amphoralar ve Nagidos antik kentine ait yazıt sergilenmektedir.

İkinci Salonda: Yumuktepe kazılarından çıkarılan eserler, Ayrıca Eski Tunç, Urartu, Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait pişmiş toprak, çanak, çömlek, cam ve bronz kaplar, bronz, gümüş ve altın sikkeler kronolojik olarak sergilenmektedir. Sikke seksiyonunda Küstüllü ören yerinden çıkarılan Bizans dönemi altın define buluntusu da vardır. 1998 yılında Tabiat Tarihi-Fosil-Kayaç ve Mineral köşesi oluşturulmuştur.

Bu salonda dikkati çeken diğer eserler İ.Ö. 2.bin’e ait kurşun figürinler, Hitit İmparatorluk dönemi mühürleri; hayvan başlı gümüş Urartu bilezikleri , çeşitli form ve büyüklükte cam eserler, altın diadem ve küpelerdir.

Adak amaçlı bronzdan yapılmış figürinler ve Bizans dönemine ait çok çeşitli kandillerde değerli örneklerdendir.

Üçüncü Salonda: Üst kattaki bu salonda Etnoğrafik eserler sergilenmektedir. Bunlar arasında gümüş süs eşyaları, yöresel kıyafetler, peşkirler, ahşap ve madeni ev eşyaları, dokumacılık örnekleri ve çeşitli silahlar yer almaktadır.

Müze bahçesinde ise çeşitli dönemlere ait taş eserler ve pythoslar sergilenmektedir.

Pazartesi ve dini bayramların birinci günü öğlene kadar kapalıdır. Diğer günlerde mesai saatleri içerisinde ziyarete açıktır.

Atatürk Evi ve Müzesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ulu Önderimiz Atatürk , eşi Latife Hanımla birlikte 20 Ocak- 2 Şubat 1925 tarihleri arasında Mersin’i ziyaretlerinde, bugün müze haline getirilen bu evde 11 gün boyunca Mersinlilerin konuğu olmuşlar, içten bir sevgi ve coşku ile ağırlanmışlardır.

Atatürk Caddesi üzerinde, kentin odak noktasında yer alan yapı 1897’de dönemin Almanya konsolosu Bay Chrytman’ın (Kristman), Mersinli tüccar Mavromati’nin kızıyla evliliği nedeni ile konut olarak yaptırılmıştır. Mimarı bilinmeyen yapı Kristman Konağı olarak bilinmektedir.

Tahinci Ailesinin mülkiyetinde kalan ev 1972’de Nebil Hayfavi tarafından alınmış ve 1976 yılına kadar Toros Koleji olarak hizmet vermiştir. 1976’dan sonra boş tutulan bu yapının adı, aynı yıl belediye encümeninin aldığı bir kararla ‘Atatürk Evi ‘ olmuştur.

1980’de kamulaştırılarak 1982 yılında Kültür Bakanlığının mülkiyetine geçmiştir. 12 Ekim 1992 tarihinde ‘Atatürk Evi ve Müzesi’ olarak resmi açılışı yapılmıştır.

Mersin Atatürk Evi ve Müzesi dıştan düzgün kesme taş dokusu ile hemen dikkati çeken iki katlı kübik etkili bir yapıdır. Mimari elemanların yerleştirilişi, süsleme öğeleri, korniş ve silmeleri ile neo klasik anlayışın özelliklerini taşımaktadır. Sivil mimarinin sadelik yanında görkemli etkisi ile anlam kazanan en iyi örneklerinden birisidir. Bahçesinde var olduğu bilinen hamam günümüzde yok olmuştur.

Müzenin alt katı ‘ Fotoğraflarla ve Belgelerle Atatürk Müzesi’ olarak hazırlanmıştır. Burada Atamızın Mersin’i ziyaretlerinde çekilen fotoğrafları, Anıt Kabir Müzesi’nden getirilen 22 adet kişisel eşyası sergilenmektedir. Bazı eşyalar Tarsus’lu Mehmet ve Belkız Akçora ailesi ile Taki Aleksioğlu ‘nun bağışıdır. Atamızın kahve içtiği fincan ise Erdal Akalın tarafından armağan edilmiştir.

Etnoğrafik değerlerin sergilendiği üst katta, salona açılan 7 odanın ikisi yatak odası, birisi çalışma odası, dördü ise oturma odaları olarak değerlendirilmiştir.

Girişte çeşitli fotoğrafların sergilendiği Kuvay-i Milliye köşesi oluşturulmuştur.

Pazar-Pazartesi ve dini bayramların birinci günü öğlene kadar kapalıdır. Diğer günlerde mesai saatleri içerisinde ziyarete açıktır.

Tırmıl Höyük – (Tumil Kalesi )

Akdeniz İlçesinin 3 km. kuzeydoğusunda Yeni Hal kompleksi yakınındadır.

Çanak çömlek parçalarının yüzeyde rahatça görülebildiği Tırmıl Tepe’nin üzerinde küçük bir garnizon kalesi bulunmaktadır. Kuzeydoğudaki Yaka Kalesi ( foto:16 , bugün kalıntılarından çok azı kalmıştır)ile bakışımlıdır. Kuzeydoğu köşedeki yuvarlak kule, kale burcundaki mazgallı siperlere kadar yükselmektedir. Kuzeybatıdaki kule ise 2 m. yüksekliğe kadar korunmuştur. Diğer kulelerde olduğu gibi yuvarlak yüzü kuzeye doğru dışa çıkmamıştır ama doğuya döndürülmüştür. İki kuleyi birleştiren duvar çökmüştür. Kalenin merkezinde bazı yıkıntılar ve sığ çukurlar bulunmaktadır. Orta Çağa ait metinlerde bu kale ile ilgili her hangi bir bilgiye rastlanmamıştır.

Kuzeydoğudaki kule ve dış yüzey taşları iyi korunmuştur. İç yüzeydeki sıvalar görülebilmektedir. Dış yüzeyin taş işçiliği Yaka, Kütüklü (Tarsus’un kuzey doğusunda, Adana sınırına yakın) ve Tece Kaleleri ile benzerlik göstermektedir. Kuledeki beşik tonoz bugün çökmüştür. Duvarcı işçiliği Silifke Kalesi’nin işçiliğini anımsatmaktadır. Kuzeybatı kulenin dış yüz taşları kaybolmuştur, ancak kuzeydoğu kuleninki ile aynıdır. Bu kaledeki çember oda, çöken duvarın parçalarıyla doldurulmuştur.

Anchıale (Karaduvar) ören yeri

Mersin’in hemen doğusundaki bu antik yerleşim için Strabon, Aristobulos’u kaynak gösterek, Asur Kralı Sardanapal’ın Tarsus ile birlikte Anchiale’yi bir gün içinde inşa ettiğini yazmaktadır. Sardanapal’ın mezarının burada olduğunu ve sağ elinin parmaklarını şaklatır durumda bir taş heykelinin bulunduğunu ve Asur dilinde yazılmış bir kitabede “ Anakyndarakses oğlu Sardanapal, Anchiale’yi ve Tarsos’u bir günde kurdu. Ye ,iç, neşelen, çünkü diğer şeyler bunlar kadar değerli değildir” şeklindeki metnin, parmakların anlamını açıkladığını söyler. Khoirilos da bu yazıttan söz eder:” Bütün yediklerim, başı boş düşkünlüklerim ve aşktan aldığım zevkler hepsi benimdir; fakat bu sayısız nimetler geride kaldı”.

İ.Ö. 333’te Büyük İskender, Pers Kralı Darius III ile yaptığı Issos Savaşı’na giderken bu kıyı kenti almıştır. Su kemerleri, yapı kalıntıları , höyük, Romalılar’dan kalma mozaikli bir hamam kalıntısı bulunmaktadır. Camili Köyü yakınındaki İçme’nin kükürtlü suyunun bu hamama akıtılarak kullanıldığından bahsedilmektedir.

Dikilitaş

Mersin’in 12 km kuzeydoğusunda Dikilitaş ( eski Bekirde) Köyü’nün güneyinde, yüksekliği 15 m.,genişliği 4 m., kalınlığı 2 m. olan bir dikilitaş bulunmaktadır. Bu taş konglomeradandır. Pompeiopolis’den Tarsus’a giden eski Roma yolu üzeride olup İ.Ö. 7. yy.da Yunanlıları yenen Asur Kralı Sanherip’in zafer anıtı olduğu sanılmaktadır.

Dikilitaş’ın bir de söylencesi vardır:

Tarsus’ta ve Silifke’de iki kavim vardır. Bu kavimler, aralarında süren kan davasını kaldırmak için karar alırlar. Kendi aramızda kız alıp, kız verelim derler. Tarsus’lu birinin kızını Silifke’den bir ailenin oğluna verirler. Tarsus’lu aile bir bayram günü oğullarına “Silifkeye git nişanlına bir hediye götür ve üç gün kal sonra gel” derler. Genç hediyesini alır gider. Ama on beş gün olur gelmez. Aslında delikanlının vadesi yetip dünür evinde ölmüştür. Olaydan sonra kız babası korkar ve kan davası yeniden gündeme gelir diye çekinir. Fakat olay sürgit saklanamaz ki. Sonuç olarak kızın babası nasıl olsa bu duyulacak diye kendisi olayı söylemek üzere yola çıkar ve Dikilitaş’ın olduğu yerde karşılaşırlar. Kızın babası gerçeği anlatır. Delikanlının babası olaya inanır ve “ 16 yaşında bir oğlum vardı ham tıraş, bileydim bu dünyada ölüm var, koymazdım taş üstünde taş “ der. Orada bulunan taşı hızla kaldırır. O taş öylece kalır.

Anıtsal Yapılar

Mersin kent içindeki anıtsal yapıların hemen tamamı 19. yy. eseri. Kentin eski mahallerindeki bu eserlerin de çoğu Türk-İslam eserleri.

Bezm-i Alem Valide Sultan Çeşmesi

Osmanlı döneminde Mersin’in yeniden kent olmasında önemli rol oynayan Bezm-i Alem Valide Sultan’ın adına yapılan Çeşme kentin en eski İslami yapısı. Eski Cami’nin köşesindeki çeşmenin kitabesinde Sultan Abdülaziz tarafından Sultan Abdülmecit’in annesi adına 1861 yılında yapıldığı belirtiliyor. Üçgen alınlığı ve payeleri ile yöreye özgü mimari özellikler gösteriyor.

Eski Cami

Bezm-i Alem Validen Sultan adına 1870 yılında yapılmış. Dikdörtgen planlı; ahşap beşik çatılı, tek minareli cami 1901 yılında onarım görmüş. 2008 yılında yeniden restore edilmiştir.

Müftü Camisi

Müftü Deresi ve köprüsünün yanında 1884’de cami ve medrese olarak Müftü Emin Efendi tarafından yaptırılmış. Barok tarzı süslemeli ve mihrabı tuğralıdır.

Avniye Camisi

Minaresinin ahşap olmasından dolayı Tahtalı Cami olarak bilinirdi. 1898’de yapılmış. Kent gezisi sırasında hemen göze çarpan iki cami daha var. Bunlar tarihi değil, yakın zamanların yapısı:

Ulu Cami

Yeni bir cami. Caminin bulunduğu yer eskiden Gümrük Meydanı idi, şimdi Ulu Çarşı olarak biliniyor. Şimdiki caminin yerinde 1898’de yapılan Yeni Cami vardı, bu cami yıkılıp yerine yapıldı. Kütahya çinileri ile süslenen camide 2000 kişi birlikte namaz kılabiliyor.

Latin Katolik Kilisesi

Sultan Abdulmecit tarafından 1853 yılında verilen bir fermana dayanılarak kilise mekanının inşaatına başlanmış ve yönetimi Capucins Rahiplerine verilmiştir.Günümüzde uray caddesi üzerinde bulunan saat kuleli kilise kompleksi, diğer birimleri ile 1898 yılında bitirilmiştir. Kesme kireç taşından avlulu anıtsal bir yapı olan Latin Katolik Kilisesi, Mersin ve yöresindeki Katolik cemaat için ibadete açıktır.

Arap Ortodoks Kilisesi

Atatürk Caddesi üzerinde, Cumhuriyet Medanında bulunan ve ayakta kalan en eski kilise, 1878’de yapılmış ve ibadete açık.

Hamamlar

Hamamlar liman kentlerinin vazgeçilmez yapılarındandır. Bu eski çağlardan bu yana süren bir ihtiyacın ürünüydü. Kiremithane Mahallesi’ndeki Hadra Hamamı (1903), Hastane Caddesi yakınındaki Küçük Hamam ile merkezdeki çarşı içinde bulunan Büyük Hamam da Mersin 19. yy.da bir liman kenti olarak hızla gelişirken yapıldılar. Bu eski hamamların hiçbiri faal değil.